Gözlerin senin
Öyle bakar yollara umut ve yıkım
Bungun camlar ardında çırpınırken zaman
Gökten mi gövdemden mi kopuyor kıpkızıl
Aşktan ağır bir ayrılık sularda güneş
Gözlerinden iniyor Ayancık’a akşam
Kapı önlerinde yaşlı kadınlar
Boyunlarında naftalin kokan çeyiz sandıkları
Senin gözlerinde ancak bir nefes ışırlar
Kaçıncı yangınından dönüyor kim bilir
Gözlerinden almış közünü ve rüzgârını
Acısını gerçeğine sarıyor bir çocuk
Gözlerin kanatlı yılanlar, burgaçlanan su
Hiçbir kirpik duramıyor önünde
Yaşamak tadında bir zehir geçtiği yerlerde
Kalabalık çarşılarda tenha adamlar
Öyle bakar vitrinlere yoksulluk
Gözlerin bir ucundan günlerine girmeseler
Bir çift çocuk fotoğrafı dikiz aynasında
Kar mı gözlerin mi kayboldukları boşluk
Köroğlu Beli’nde ağır kamyon şöförleri
Bozkırın ortasında binlerce küçük ırmak
Avuçlarında yıldızlar ve kimsesiz kavaklar
Senin gözlerini çoğaltmak için akarlar
Bulanık bir şarkı gücenik duruşlarında
Sakarya Caddesi’nde çıraklar
Güne değil gözlerine başlıyorlar
Ufkunda yüzün olmayan sürgünler bitmiş
Aklında gözlerin olmayan hapisler yenik
Cümle mazlumların ülkesi gözlerin
Gözlerin yağmur sonrası, rüzgârla yunmuş güneş
Gövdenden başlıyor iyilik dağıtmaya
Herkese gerçeği kadar
Gözlerin senin
Elimden tutan yaz, ömrümü onaran anne
Öyle bakar dünyaya dinginlik ve haz…
Şükrü Erbaş
-Kül Uzun Sürer-
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.