Gözlerin Dünya – Şükrü Erbaş

Gözlerin senin
Öyle bakar yollara umut ve yıkım
Bungun camlar ardında çırpınırken zaman

Gökten mi gövdemden mi kopuyor kıpkızıl
Aşktan ağır bir ayrılık sularda güneş
Gözlerinden iniyor Ayancık’a akşam

Kapı önlerinde yaşlı kadınlar
Boyunlarında naftalin kokan çeyiz sandıkları
Senin gözlerinde ancak bir nefes ışırlar

Kaçıncı yangınından dönüyor kim bilir
Gözlerinden almış közünü ve rüzgârını
Acısını gerçeğine sarıyor bir çocuk

Gözlerin kanatlı yılanlar, burgaçlanan su
Hiçbir kirpik duramıyor önünde
Yaşamak tadında bir zehir geçtiği yerlerde

Kalabalık çarşılarda tenha adamlar
Öyle bakar vitrinlere yoksulluk
Gözlerin bir ucundan günlerine girmeseler

Bir çift çocuk fotoğrafı dikiz aynasında
Kar mı gözlerin mi kayboldukları boşluk
Köroğlu Beli’nde ağır kamyon şöförleri

Bozkırın ortasında binlerce küçük ırmak
Avuçlarında yıldızlar ve kimsesiz kavaklar
Senin gözlerini çoğaltmak için akarlar

Bulanık bir şarkı gücenik duruşlarında
Sakarya Caddesi’nde çıraklar
Güne değil gözlerine başlıyorlar

Ufkunda yüzün olmayan sürgünler bitmiş
Aklında gözlerin olmayan hapisler yenik
Cümle mazlumların ülkesi gözlerin

Gözlerin yağmur sonrası, rüzgârla yunmuş güneş
Gövdenden başlıyor iyilik dağıtmaya
Herkese gerçeği kadar

Gözlerin senin
Elimden tutan yaz, ömrümü onaran anne
Öyle bakar dünyaya dinginlik ve haz…

Şükrü Erbaş
-Kül Uzun Sürer-

Memento – Tuğrul Tanyol

 

bir gün oradan bakacağız
hiçliğin bir gölge gibi
gelip geçişine,
eski alkışların sesi
avuçlarında

mürekkep bitti,
daha yazacak onca şey
vardı, unutuldu
ve çizildi üstü…
aşk güz yapraklarına büründü

kumun dilini bilmeyen bir bitki
gibi, çölde tek başına
o birkaç adım
gittiğin yoldan
bir anı olarak döner sana

sandalını sağlam kazığa bağla
aşkın gibi karışıp gitmesin kalabalığa

Tuğrul Tanyol
-öncesi ve sonrası-