mektubum yazılsın biraderime
bâd-ı sabâ tarafımdan selam eylesin
haber uçurulsun dostuma düşmanıma
tekmil vukuatım bilinsin
iptida namımız kayıt düştü deftere
âhiren okundu fermanımız
kilitlendi üstümüze kale kapıları
ne var ki boynumuz kıldan incedir
değil mi bunu devlet böyle buyurmuş
kaderdir alnımıza kara yazı yazılmış
ya sabır ya sabır dedik
bekledik günlerce bekledik
gam kervanı ikmal edip yükünü
bir ezan vakti düştü yollara
cümle muharipler silahsızdı
gel zaman git zaman varıldı
mihnet ülkesinde meçhul yerlere
deli gönül içlenir birden umut kırılır
kervan gözden nihan olur görülmez
gelir çan sesleri gelir yalnız
gelir çan sesleri ıraktan gelir
vakit ve saat gelince
karanlık gurbette bir gece
yıldızlar düşerken ağlanır
gözyaşı yürekten gelir
gelgelelim yıkılmaz gam sarayı
kale kapıları açılmaz
vurursun duvar sağır
vurursun kapılar sağır
bakarsın dört taraf kara
kapanıp yüzü koyun taşlara
mahzun düşünürsün
farzet ki hürsün
açılır birdenbire kale kapıları
birdenbire yıkılır duvarlar
dökülür mahpuslar dışarı
taze bir somun gibi bölünür hayat
alır herkes kendi nasibini
sübyan tayfası şarkı çağırır
–yere batsın gâvurdağları
yalnız düğün dernek olsun
hey canına yandığımın
insanoğulları gülsün–
derken kapanır yeniden kale kapıları
ve zemin simsiyah olur
bir mahpus öksürür bitişik hücreden
buz tutmuş müdüriyet’in tavan camları
acelesiz bir kar yağıyor kardeşim
kervan gaip olmuş sahralarda
muharipler can vermiş
gayrı bizden umut kalmıyor kardeşim
ahvalimiz malumun olsun böylece
cümlenize selam ederim
Attila İlhan
-hürriyet yürüyor/Duvar, 1948-
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.