sevgi… karanlıklar içinde… – Neriman Calap

kültürsüz, bozulmuş, kokuşmuş, çıkarcı bir toplumun bireylerinden ayrıcalıklıdır sevgiye sığınanlar… doğa, insan, hayvan sevgisiyle yüreklerini dolduran insanlardır; yaşamı güzellikleriyle algılayıp, yapıcı ve olumlu kılanlar. pırıl pırıl gözleriyle, aydınlık umutlarıyla çocuklara duyduğumuz sevginin yeri başkadır yaşamımızda. onlar, çiçekler gibidirler; sevdikçe büyürler, gelişirler, çiçek açar, olgunlaşırlar. sevgiyi en çok hissettirmemiz gereken varlıklardır çocuklar. sevgiyle büyüyen çocuk geleceğin hoşgörülü, sevecen toplumunu oluşturacaktır. onlara vereceğimiz sevgi, çağıldayan bir nehir olarak akar bize… büyüseler bile gözümüzde hep çocuktur onlar, temiz, aydınlık, güzel… kirletmesinler yüreklerini, sorumluluklar altında ezilmesinler, duyacakları en küçük bir rahatsızlık günlerini karartmasın diye hiç büyümesinler isteriz. düşlerimizde hep çocuktur onlar:

“sen temizsin, günahsız, suçsuz, dolaş dağları / bu yaz günü boynu bükük şakayık gibi / yıldırım çarpmış bir ağacı andırıyorsa / sen sular geçmiş yolcu, dolaş dağları / yazgısını yazmak, senin için gün oyuncağı” m.cengiz

insan yaşamı bir varolma savaşı… bu savaşta yenik düştüğümüzde sığınağımız oluyor sevgi… bir dosta duyduğumuz gereksinim, parayla pulla satın alınamıyor. gelip geçici çıkar ilişkilerinin ötesinde, özveriye, paylaşıma dayalı, güven duygusuyla pekişmiş bir dostluğun yarattığı sevgiden değerli ne olabilir?

yürekli insanlara özgüdür sevgi… yüreğinin gözüyle görebilene, gerektiğinde tüm değerlerden vazgeçebilene, insanı insanca görebilene özgüdür. paylaştığı dostluk için, sevgi için tüm acılara göğüs gerebilene… aldığının karşılığını verebilene ve gerektiğinde bir çok şeyden vazgeçebilene özgü bir duygudur.

onurun zedelenmediği sürece, insanı insan yapan en güzel duygudur sevgi. insanların duyarsızlığına, göremeyen gözlere aldırmadan sevelim evreni; ağacı – çiçeğiyle, kuşu – balığıyla, yaşlısıyla – çocuğuyla…

yaşamımızın en zor dönemeçlerinde yolumuzda balkıyan ışık olacaktır sevgi, dostluk, kardeşlik… avucunuza konan sevgi kuşunu incitmeyin, kırmayın kanatlarını… uçup gidince bir gün, onun verdiği küçük mutluluğun yerine ne koyacaksınız?
oscar wilde “insanın kendini aşmasıdır sevgi.” demiş! sevgiyle açın yüreğinizi ve aşın kendinizi…

nazilerin lokomotif kazanlarına atarak, kömür niyetine yakmak için götürdükleri yahudilerin içinde iki arkadaş vardır. biri cebinden çıkardığı tek siyanür hapını, yanındaki arkadaşına uzatarak “al, sen dayanamazsın!” der…

başka söze gerek var mı?

Neriman Calap
-yağmur ile gezgin, 2008-

deniz gözlü çocuk – Neriman Calap

gökkuşağı niyetine
bastı beni gömleğine mevsimler
buğusunda unutuldum!
şimdi altın güne mi
kırılgan geceye mi eklemeli bu kenti?
ilk biz kucaklamıştık
güneşe uyanan gelincikleri
yakalanmayan batışını güneşin
sonra
o boşluğun kıyısında
ıs
sız
lık
ta
kitaplar arasında kurutuldum…

bir palyaço durgun, gözleri yaşlı
bir martı yorgun mu yorgun
masamın kenarında
dur! desem de yaşı büyüyor…
küçük bir fotoğraf çerçevede
deniz gözlü çocuk gülüyor
gözlerinde denizin lacivert akşamları


yor.

kanayan kesiğe hangi merhem
hangi denizde yelkeni yırtık teknem?

Neriman Calap
-beni hep uzaklara, 2007-

gecenin kıyısında – Neriman Calap

biz boşlukta kaybolan iki yıldız
masalı başlamadan bitmiş mutsuzlar sureti
kendi çığlığımızla kapandık gecelere

düş müydü / gerçek mi anlayamadık
yolları tıkayan umarsızlık
sonrası toz / duman / ayrılık
söylenmedik sözlerimiz kaldı geriye
zamanla unutulacak özlemlerimiz
iki beyaz bulut değiliz mavi gökte
kuşların kanadına uçup gitmiş mutluluk

tüm dağınık zamanlarıma yazdım seni
gecelere sığındım / denizlerde arındım
kıramadım içimde boy atan inadı
iki dal aykırı çiçektik oysa
gecikmiş mevsimlere açan

çıkmaya çalışırken inilmez yokuşları
ansızın kırılan kanadı kelebeğin
tüm anılar yok olmaya savrulmuş
sokaklarında / bu kentin
okunmamış dizelerimin ayak sesleri
unutmaya durmuş gecenin kıyısında
yaşlı bir çınar / bir gün batımı

Neriman Calap
-Güncemde İzdüşümü,1995-

onca günün ardından – Neriman Calap

düşlerimde yarattığım insancıl dünyayı
morlara boyarken büyücüler
yorgun üşümüş özlem doluydu eylemim
yasaklara başkaldıran güvercinler uçurdum
akşamlarda kaldı yüzümün ıslaklığı

-beyaz bulutlara sardım iki damla yağmuru
çorak yüreklere gönderdim yeşersin diye-

umarım yol eylemiş yüreğin direncidir
uzanıp yaşanmışlığı yadsıyan günlere
ısınmak, düş dolu esrik ansımalarda
bir soluk almak onca acının ardından
yağmur yağmur, yankısı kırık sokaklarda

-biten bir güzün son tınısı kulaklarımda
yapraklarla savrulan yıllar mı yüzümüze
aynalarda bunca çizgi, bunca yarım senfoni-

kaç boyutlu suskunluğun ardından
yerleşir yüzünün ülkesine unutmak
bir bahçede kışa hazırlanırken
öykümüze tanık akasya
bekler bizi sevinç giysileriyle
ne yararı var
yitik tanımlarla oyalanan günlerin
küskün değilim düşlerimse bir gezgin
gecenin uğultusu diner erguvan bir sabahta
uğrunup yüreğime çiçek açar gelincik

Neriman Calap
-güncemde akşamdı rüzgâr (2008)-

bir vardı / bir gitmiş – Neriman Calap

geçtiğim kentleri yağmurlara bıraktım
ışık hızıyla gezinirken zamanın içinde
beşiktaş iskelesinde birkaç tozlu anı
didim sokaklarında rüzgâr
yüksel caddesi’ni bir demet nergisle geçerken
kar düşen akşamlar…

gölgeler düşüyordu uzayan yollara
kaç geceyi, ay’ın peşisıra
yollar boyu taşıyıp durdum
anaforlar oluşturuyordu yalnızlığım
tenimde yılları kanatan cam kırıkları
gökyüzü rengi gülüşleri unutarak
yalnız dönüyordum terk ettiğim kentlerden
kum saatime bir kule arıyordum…

dikenlerime takılan rüzgârla mevsimsiz
gün sayıp acının çetelesini tutarken
bir vardı, bir gitmiş dedi ardımdan
çantamda eylülden çiçek tohumları…

Neriman Calap
-beni hep uzaklara (2007)-

uğurlarken anıları – Neriman Calap

yüreğim nasırlaştı, ellerim umarsız
bırak beni dağ başlarına
oturup geceye ağıtlarımı oku
yumuşacık bir bulut iniverse toprağıma
yediverenler açar hüznümde
belki erguvan

bırak beni ormanlarda dilsiz atmaca
bulamam yitirdiklerimi masallarda
çoktan terk etti bu gökyüzünü kuşlar
güzelliklere açardım perdeleri
sıcacık yüzüne umudun belki
bu denli yoksun koymasaydı aldanışlar

savruluyor yaraklarda güz
donup kalırken bir yerlerde
coşkusunu yitiren soğuk sabahlar
bakışların üşüyor avuçlarımda
şaşırıyor yolunu göçmen kuşlar
içimde günden güne büyüyen boşluk
bir çınar ağlıyor parkın köşesinde
eğerek dallarını boş masalara

yüreğimin ıssız köşelerinde
görkemi yalnızlığın, yağmurun sesi
bir savaştı yalımlarda, yendim kendimi
uğurladım ağıtlar yakıp ardından
soğuklar başlarken yeni bir kışa
içimi acıtan tüm anıları

Neriman Calap
-güncemde akşamdı rüzgâr
(2008)-

enginlere – Neriman Calap

NERİMAN CALAP ENGİNLERE ENGİN TURGUT ÜŞÜYORUM

– kentin güzel çocuklarına-

çıkıp kuytulardan denizi giyiniyorum
omuzlarımda rüzgârın şalı
kentin sureti gökyüzünde
nereye gitsem başımda kuşlar
uçuyorlar ertelenen gidişlere
gözleri gülüyor denizin
dalgaları taşıyor bir taka
nilüferler açan masaya
kanuni şerbeti demli çay
açılmışız karadan enginlere
bir kırıklık ötelerden
yansıyor tüm gitmelerime.

düş içinde gece kuşları
yağmurla düşerken kente
güzü karşılayan yapraklardan
geliyordum yitik coğrafyalarda
bıraktığım uzaklıklardan.

akşamla yarışıyor dolmuşlar
düş içinde ışıklı kaldırımlar, çarşılar
süzülüyor camın buğusundan
uzaklar.

kuşların şarkısına kapıldım
azalmamak için yarına
martılar yıkanırken yağmurlarda
kent açılan göz gibi uzağıma.

hüzne ayarlı iklimlerden gelmişim
kuşların sevinçleri aynada
balkon ve masam, eski dergilerim
kapıyı açtıkça deniz sesi martılar
şimdi zaman gitmelere uyanıyor

ağustos beni esmer bir eylül sanıyor.

Neriman Calap
-uykulu serçe-

HOŞÇA KAL – Neriman Calap

NERİMAN CALAP HOŞÇA KAL

Mevsimi şaşırdı bulut / yağmur yolunu
aydınlığı kuşanır mavi / ellerin bir kuş
unuttuğun sevinçler rüzgârın kanadında
anılar uyur kuytu köşelerinde yüreğinin
bir ses olur akşam yalnızlığında
incinen bellek canlanır / gece yıldız yıldız
bir yalan bölünerek dağılır
unuttum der de sevdaya durur yüreğin
karanlıkta gözleri öper gözlerini
bütün saatler öyküye durur.

Rehin bıraktınız bir güldeste
aşkın umarsız uçurumlarına
döndünüz kendinize kapatıp kapıları
masumdunuz çocukça / mutluluk oynardınız
unutup konumunuzu gizil dünyanızda
evreni doldurmuştunuz yüreğinize
dostça bir vedayla ayrılıp
hoşça kal demek kaldı geriye.

Neriman Calap
-Akşamdı Dökülen-

GECE BİR ÇAĞLAYAN – Neriman Calap

89278841_3049600961716678_1445720776773730304_o

Bir çağlayan gece
dökülüyor yüreğimin sonsuz maviliğine
zamandan süzülüp gelerek
kaçıncı yıkıntısı umudun omuzlarımda
ayrı ayrı sokaklarda adımlarımın yankısı
uzak bir istasyonda kaldı özlemler
alıp giderdi trenler çığlık çığlığa
her uyandığımda düşümden
maskelerini gördüm yalancı tanrıların
çiğneyip insan onurunu / sevgiyi hiçe sayıp
kendi gölgelerine taptılar.

Büyüdüm umuda küskün yağmurlarda
insana ulaşacak bir yoldu yürüdüğüm
ayağıma takılan her taşa attığım tekme
yüreğimde bir yerleri yaraladı
hep uzaklara esti rüzgârlarım
kovamadı en umarsız anlarım
şiirin esinini

Neriman Calap
-Akşamdı Dökülen-

NE KALDI YAŞANACAK – Neriman Calap

NERİMAN CALAP YAŞANACAK NE KALDI

I
Bir kent ki tutulmuş poyrazlara
deli akar kanı şimdi balıkçıların
uzaktadır dostlar / sevgiler unutulmuş
bir yerlerde eskimiş zaman

bir rastlantıda gizleniverir
dil ucunda sözcükler
susturup uğuldayan yüreği
bir iki söz ayaküstü
yine başıboş deli günler.

II
Yalnızlık kaldı yaşanacak
koynunda kısacık ömrümüzün
sığdıramadım dizelere susuşlarını
anlatamadım gözlerinin alacasına
yorgunluğunu umarsız kuşların

İki yıldırımın ıssız gürültüsü
aydınlatır boş caddeleri
bir çocuk çökmüş yere
ayak izlerimizi arıyor
uyuyamadığın gecelerde
kaldır başını göküzüne
iki uzak yıldız
bak nasıl birbirine akıyor
yüreğini susturduğun ellerin
şaşakalıyor.

Neriman Calap
-Akşamdı Dökülen(1996)-

©Alexander Trashin