bir bavulun üstünde geçen on iki yıl – Ömer Erdem

ÖMER ERDEM BİR BAVULUN ÜSTÜNDE GEÇEN ON İKİ YIL

kapıyı vuran yok öyleyse neden ayaktayım
eldiven kuşları mı sarmış eteklerini babürün
böyle sular içişim ateş gibi buz buharı
ondan mı

dokuz burunlu uçak biletlerine dayadım alnımı
çıplak yattım kılçık gibi karnında yatakların
ondan mı

kapıyı vuran yok öyleyse neden ayaktayım
on iki yıldır sabah zamanı
bir bavulun üstünde böyle oturup bekleyişim
ondan mı

Ömer Erdem
-Kireç-

ARKA BAHÇE – Gülten Akın

GÜLTEN AKIN ARKA BAHÇE

Veranda
Merdiven iki basamak
Esmer sahanlık üstünde hanımeli sürgünleri
Solda çeşme
Sağda güller sarmaşık kırmızı
Bir sütunun yarım arkasında
Bahçe, toprak, sonra güller yine güller
Yine sağda taçyaprağı üçlü mavi çiçek
(O tek)
Toprak, ince duvar, asma çit üç ağaç
Erik ayva elma otlar
papatyalar yaramaz otlarla
Sarılmış çilek
Acem laleleri, serçeler öteki kuşlar
Uçta, denizden yorulmuş turuncu
Tersine çevrilmiş sandal
Paslanmaya unutulmuş gül makası çit üstünde
Tırmık çapa orda burda
Ve yağmur kuşatıyor biteviye
Arka bahçe
Kış düşü mü
Esrik bir kadından dünyaya uzanan sanrının gölgesi mi?

Dün daha
O kalabalığın ortasında
Abisi vurulmuş bir kızla yanyana
(Elbet abisiyle birlikte vurulmuş babası annesi de)
Yıllardır ne annesinin yürek yangısını
Ne kırık bir onuru babasında..
Şimdi burada… Dünya
Arka bahçeyle abisi vurulmuş kızın arasında
Çılgın bir topaç, dön unut düşlere bırak kendini
Dön hatırla

Gülten Akın
-Sevda Kalıcıdır/Uzak Bir Kıyıda-

YALNIZLIĞIN GÖLGESİ – Refik Durbaş

REFİK DURBAŞ  YALNIZLIĞIN GÖLGESİ

Sonunda halay da bitti, oyun da…

Düştü gölgesi yalnızlığın bir dipsiz kuyuya…

Hüznün gölgesi uçtu gitti
genç kızların yüreklerinden.

Genç adamların elleri arasında
anayurdunu buldu karasevdanın
aydınlığa sevdalı cevheri…

Bütün gece uyumadı rüzgâr…

Refik Durbaş
-hatıram olsun 2- .. Tablo: İbrahim Balaban

Belki de Söylemiştim – Ayten Mutlu

AYTEN MUTLU BELKİ DE SÖYLEMİŞTİM

bir ay gecesi işte
yedi yıldız, yedi üşümüş yıldız
yedi siren çiçeği
yaralı geyikler gibi çöktü kalbime

en çok neresinden kırılır rüzgâr
ay gecelerinin sessizliğinde?
biriktirirdim yağmuru bulut olsaydım
tenindeki tuz yüklü gemilerde

hangi dünyadaydı, neresindeydi
kanatlı atlarla çıkılan yolculuğun
demiştin, gelirim yol gitmese de

bir elmastı kalbim aşkla parlayan

yıldızlardan habersiz, habersiz yıllarımdan
geliyorsun benimle
gözlerinde hâlâ o ışık perileri
dans ediyor içimin çan çiçekleriyle
hep vardır yeni bir şey, diyorsun
tende ve ruhta
yeni bir öpüş, başka bir sözcük
açılacak bir sayfa

kederle gülümsüyor çan çiçekleri

ay geceleri kederle gülümsüyor
yedi yıldız evinin mercan alevi
hep ayni yerinde kırılıyor rüzgârın
söylemiştim, gitme

duvarların, duvarların içinde
yıldızlara giden incecik bir yol,
bundan sana belki söz etmemiştim

o incecik yoldu senin gülüşün
hayatımın incelen düğüm yerinde

bunu sana,
o yaralı geyikler gecesinde
belki de söylemiştim

Ayten Mutlu