Yağmur – Ahmed Arif

 

Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Üşür sokaklarda evsiz kediler
Bir ölüm yalnızlığı bende her gece
Siyaha bürünür mechul sevgiler

Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Bir sevda türküsü söyler karanlık
Evlerde ışıklar söner sessizce
Kapımda belirir o an yalnızlık

Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Kimsesiz caddeleri taşır içime
Her köşe başında bir hayal bekler
Zifiri bir korku salar içime

Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Saçlarımı dağıtır bir deli rüzgar
Ta arşa yükselir ayak seslerim
Gönlümü harman eder gizli günahlar

Dışarıda bir yağmur çılgın ve ince
Secdeye kapanır çıplak ağaçlar
Koşmaktan, yorulmaktan sızlar her yerim
Düzlüklere inat uzar bende yokuşlar

Ahmed Arif

KALDIRIMLAR – Necip Fazıl KISAKÜREK

I

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi…

II

Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.

İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur…
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları…

III

Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.

Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.

Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan…

Necip Fazıl KISAKÜREK

Fotoğraf / Orhan Köse

 

LEYLA – Arif Berberoğlu

Madem o kadar uzaksın
öyleyse leyla olsun adın
gel duldamda dur
çarpmasın karayeller sana
suyum ekmeğim azmış, olsun
öyle tenhayım ki, usulca sokul
her yanım leyla koksun

Yarın bağbozumu
kırmızı toprak ve güneş
salkımlarda kanımız
sarı asma kuşları soluğumuzu duysun
gel duralım göz göze
içimde bir leyla olsun

İçimde bir leyla olsun
dem tutsun ruhum ateşinle
aydan süzülüp yoluma düşüyorsun
varsın bir hayal olsun gördüğüm, serap olsun
ben sürürüm zincirimi çöl çöl
su istemem leyla içimde köz olsun

Arif Berberoğlu

ÖP – Aydın Uysal

kırılmış dal uçlarında
yarınlara benziyor dudağa çarpan su
yeni türetilmiş kelimeler yorgun
sayısız öpmeler dokunmuş yanağına

gökyüzü açmış ağzını
binlerce uyumsuz ışık
sokak aralarında seni arıyoruz
üşüyor adresler
yüze çarptığın kapılarda

kendini yollara vuran öğle sonları
nemli bir kış gibi titriyor avuçta

akşamüstleri azalıyor
hiçbir öğle sonu
güneş biriktirmiyor yokluğunda

Aydın Uysal

Dile Gelmeyen Su(s) – Aydın Uysal

dilime su(s) düştü
geceye hüzün
apartman boşluğuna sıkışmış kalbim
sana çöküyor kimi akşamlarda

yoksul duygular yağmurundayım
sayfalara damlıyor gökyüzü
uzunca sohbetlerin ardından
sandık lekesine bürünmüş sesler

söylemlerinde hatırı kalmış su(s)
yırtılmış ruhundan sızıyor

patlamış acının freni
öldürmeden bırakır mı hiç

boğazımda düğümlenen
kan kusması dilimdeki su(s)

Aydın Uysal