DOSTLUK – Halil Cibran

HALİL CİBRAN DOST

Ve bir genç, sesini yükseltip,
“Bize Dostluktan söz et!” dedi.

Tanrı-Elçisi buna,
“Dostunuz karşılanmış ihtiyacınızdır sizin,”
diye karşılık verdi.

“Dostunuz, sevgiyle sürdüğünüz, sevgiyle ekip biçtiğiniz
toprağınızdır sizin.
Sofranız ve ocağınızdır.
Çünkü ona aç olarak geldiniz ve
onda huzur buldunuz.

Dostunuz kendi fikrini söylediğinde, ona ne ‘hayır’ demekten çekinirsiniz,
ne de ‘evet’ demeyi esirgersiniz ondan.

Ve o sustuğunda da sizin yüreğiniz onun yüreğini dinlemeye
devam eder.

Çünkü dostlukta, neredeyse bütün düşünceler, bütün arzular,
bütün ümit ve özlemler sözsüz doğar ve kendinden doğan bir
neşeyle paylaşılır.

Dostunuzdan ayrı düştüğünüz zaman üzülmezsiniz, çünkü onda en çok sevdiğiniz şey onun yokluğunda daha da açığa çıkar;
tıpkı, dağın, ovadan daha heybetli görünmesi gibi.

Sevginin ve ruhani değerlerin derinleştirilmesinden başka bir amaca geçit vermeyin dostluklarınızda.

Çünkü kendi esrarını açığa vurmaktan başka bir şey aramayan sevgi, sevgi değil, muhatabının üzerine atılan bir ağdır;
bir ağ, hiçbir şeyin takılmadığı…

Yapabildiğiniz, verebildiğiniz en iyi şey
dostunuz için olsun.

Dalgalarınızın geri çekilişini bilmesi gerekiyorsa, dostunuzun, bırakın dalgalarınızın yükselişini de bilsin.

Dostunuzu niçin arıyorsunuz, onunla vakit öldürmek için mi?

Hayır, hayır , vaktinizi değerlendirmek için, vaktinizi hayatla
doldurmak için arayın onu.

 

Çünkü o sizin eksik yanınızı tamamlayan kişidir,
boşluğunuzu dolduran kişi değil.

Ve dostluğun muhabbeti içinde, bolca kahkaha olsun ve
zevk ortaklığı, zevk paylaşımı.

Çünkü kalp küçük şeylerin parıltısında kendi sabahını bulur
ve yenilenir.

Halil Cibran
– Tanrı Elçisi-
Çeviri: Cahit Koytak..

Gül – Cemal Süreya

CEMAL SÜREYA GÜL
Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin

Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum
İstasyonda tren oluyor biraz
Ben bazen istasyonu bulamayan bir adamım

Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
Her nasılsa sokağa düşmüş
Kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene

Cemal Süreya
-1954/Üvercinka-

 

GUİLAUME APOLLINAIRE BAĞLAR BEJAN MATUR BOĞULMA

Çığlıklardan oluşmuş ipler

Avrupa’yı kesip geçen çan sesleri
Asılmış yüzyıllar

Ulusları birbirine bağlayan raylar
Biz iki üç kişiyiz ancak
Her türlü bağdan uzak
Tutuşalım elele

Dumanları tarayan şiddetli yağmur
İpler
Örgü örgü ipler
Denizaltı kabloları
Köprüye dönmüş Babil kuleleri
Köprü ören örümcekler
Bir tek bağla bağlanmış tüm sevgililer

Daha başka daha ince ilintiler
Işığın beyaz ışınları
Concorde ve ipler

Sırf sizi göklere çıkarmak için yazıyorum
Ey duyular ey sevgili duyular
Anının düşmanları
Arzunun düşmanları

Düşmanları pişmanlığın
Ve gözyaşlarının
Düşmanları işte sevdiğim ne varsa

Guillaume Apollinaire
-Dünya Gülü-

Çeviri: Gertrude Durusoy – Ahmet Necdet

 

Guillaume APOLLINAIRE,(26 Ağustos 1880 – 9 Kasım 1918) Anısına saygıyla….

apollinaire_guillaume.
Ren Gecesi – Guillaume Apollinaire

Bardağımda şarap, bir alev gibi titriyor.
Bakın kayıkçı ağırdan bir şarkı tutturmuş.
Ayışığında yedi kız görmüş, öyle diyor;
Yeşil saçları ta topuklarını bulurmuş.

Kalkın türküler söyleyin, oynayın yan yana;
Kayıkçının şarkısını duymayayım gayrı;
Bütün sarışın kızları getirin yanıma:
Saçları örülmüş durgun bakışlı kızları.

Ren sarhoştur, sularına asmalar vuran Ren;
Üzerinde gecelerin altını serili.
Yazı büyüleyen yeşil saçlı perilerden
Bahseder ölü bir ses, son nefesinde gibi.

Bir kahkaha gibi kırılır kadehim birden.

Guillaume Apollinaire

Çeviri : Orhan Veli – Sabahattin Eyüboğlu
-Simge, Dünya Şiirleri Antolojisi-

 

Geçen Şey – Fazıl Hüsnü Dağlarca

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA GEÇEN GÜNLER

Kocaman yıldızlar altında ufacık dünyamız,
Ve minnacık bir “hane”:
Kokar kır çiçekleri gün ağarmadan,
Anısız, uykusuz,
Kokar nane.

Ta öncelerden beri mest olmuş herkes,
Bir bakıma her şey “mestane”
Hayal edilir nazlı yâr yönlerden,
Aşk ile kuşlar süzülür,
Değişir gökler şahane.

Farkında değil gönül,
Sanki hepten divane;
İçimizden, dışımızdan
Geçer vakit
Zalim, zalimane !

Fazıl Hüsnü Dağlarca
-Dört Kanatlı Kuş-

 

Boşluklarda Yaşamak – Fazıl Hüsnü Dağlarca

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Karanlık doğurur daha daha
İnancımı inançsızlığımı hep
Siz seslenemezsiniz dağlarda taşlarda yollarda netsem
Siz çağıramazsınız
Ama köpekler sever beni
Siz köpek değilsiniz

Ovalarım düzgünlüğünü alıp gider
Düşünceyi anıyı özgürlüğü geçmişlerden
Umarım koşular düşünde çırılçıplak
İsterim
Ama atlar sever beni
Siz at değilsiniz

Armutlar üstünde günün ışığı vardır
Dallarını nice sallasak düşmez
Nice beklesek altında akşamlaraca
Eğilmez inmez azıcık
Ama ayılar sever beni
Siz ayı değilsiniz

Fazıl Hüsnü Dağlarca
– Dört Kanatlı Kuş-

Fazıl Hüsnü Dağlarca (26 Ağustos 1914 – 15 Ekim 2008) Anısına, saygıyla…

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Bir Kişi Bir Alay – Fazıl Hüsnü Dağlarca

Vay, vay,
Öyleydi ki o günlerin acısı,
Ne ben diyebilirim, kişice
Ne sen anlayabilirsin.

Doğunca kararmış suların parıltısından ay,
Masa gibiydi silahlı anan baban.
Duyardın onlarda toprağın canını soluk soluk,
Öyle bir tek nefesle yaşarlardı ki.

Vallahi dile kolay
Tutardı beş on bayırı birden
Seyirtirdi on beş yirmi köyün üstüne,
Şehit olurdu, şehit olurdu ama ölmezdi.
Bir kişi bir alay.

Fazıl Hüsnü Dağlarca
(İnönü’ler)
-Dört Kanatlı Kuş-